Gözyaşı Şişeleri – Aşk ve Acının Hatırası

M.Ö. 400’lü yıllara kadar tarihlenen bir çok gözyaşı şişesi Anadolu müzelerinde sergilenmekte. Peki Bu gözyaşı şişelerinin sebebi ve anlamı nedir?

Yazıtlarda kadınların, askere giden, ölen veya kavuşulamayan sevgililer için akıttıkları gözyaşlarını sakladıkları şişiler olarak geçiyor. Bu da aşkın ve acının hatırası olarak tarihe kazınmış bir hatıra…

“Farklı dönemlerde kadınların sevgilerini ve aşklarını anlatmada kullandıkları gözyaşı şişelerine akıtılan gözyaşları, aşkın geçmişte nasıl yaşandığına dair ipuçları da veriyor.

Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilay Çorağan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gözyaşı şişelerinin hikayesinin antik döneme kadar uzandığını söyledi.

Gözyaşı şişeleriyle “Unguentarium” adı verilen objelerin, aynı kap formuna sahip olduğu için birbiriyle özdeşleştiğini belirten Çorağan, bu objelerin Roma dönemi sonu ve Bizans dönemine kadarki süreçte insanoğlunun hayatında önemli yere sahip olduğunu ifade etti.

Unguentariumların camdan ve seramiklerden üretildiğine dikkati çeken Çorağan, yağ, parfüm, krem ve farklı sıvıların da bu şişelerde saklandığını dile getirdi.

Tarihi MÖ 400 yıl öncesine dayanan, kadınların askere giden ya da hayatını kaybeden eşleri için akıttıkları gözyaşlarını sakladıkları şişeler, hem tarihe hem de hem de aşkın geçmişine ışık tutuyor. ( Ergün Haktanıyan – Anadolu Ajansı )

Gözyaşının çokluğu sevginin büyüklüğünü gösteriyor

Gözyaşı şişelerinin kap, tüp, şamdan ve makara biçimi olmak üzere birçok çeşidinin olduğunu belirten Çorağan, şunları kaydetti:

“Sevgiyle ilintisi nedir diyecek olursak, antik dönemde bu şişelerin içerisine, ölenlerin arkasından ölüye saygı ve üzüntülerini belirtmek amacıyla insanların, göz yaşlarını biriktirdiği, ardından mezarlara konulduğu da biliniyor. Özellikle kap, tüp, şamdan ve makara biçimi olmak üzere çeşitleri var. İran’da kadınların, oğulları ya da eşleri savaşa gittiklerinde gözyaşlarını bu şişelere dökerek biriktirdikleri rivayet edilir. Yine Avrupa’da tıpalı gözyaşı şişelerinin geliştirildiği bilinmekte. Aynı şekilde kadınların eşlerinin arkasından, ölenlerin arkasından gözyaşlarını bu şişelere biriktirip tıpayla kapattıklarını biliyoruz. Bu tıpa aslında gözyaşının buharlaşıp yok olmasını da engelliyor. Buharlaşıp yok olduğu andan yas bitiyor. Bir anlamda yası içerisinde saklamak kederi, üzüntüyü, içinde saklamak anlamına da geliyor.”

Sevgililer Günü’nün yarın kutlanacağını dile getiren Çorağan, “Amerika’da 1860’lı yıllarda Eyaletler Arası Savaş döneminde kadınların savaşa giden eşlerinin ardından gözyaşlarını bu şişelere biriktirdikleri söylenmekte. Ne kadar çok gözyaşı biriktirirse, sevgisinin büyüklüğünü de o kadar kanıtlanıyor.” ifadelerini kullandı.

Çorağan, şişelerde yer alan gözyaşlarının bir vefa örneği olduğunu sözlerine ekledi.

İzmir’den müzeyi ziyaret için gelen Merve Naz Akan ise aşkın tanımının zamana göre değiştiğini, o dönemde şişelere akıtılan gözyaşlarının güzel bir davranış olduğunu söyledi.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık